Hanedanın en güzel sultanı 101 yaşında!
By Emirhan Özkır
From: İstanbul
Attending: İstanbul Medipol University, Faculty of Communication, Public Relations & Advertising
Age: 20 years old
Bugün 19 Eylül 2024, son Halife ile son padişahın dillere destan güzelliğiyle bilinen torunları Hanzade Sultan’ın dünyaya gelişinin 101.yıl dönümü.
Tam adı ile Zehra Hanzade Sultan bundan tam 101 yıl önce bugün 19 Eylül 1923 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda dünyaya geldi. Babası Şehzade Ömer Faruk Efendi son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu annesi Sabiha Sultan ise son padişah Sultan Vahideddin’in kızıydı. İki yaş büyük ablası Neslişah Sultan’la beraber hanedanın hem Aziz soyundan hemde Mecid soyundan gelen ikinci mensubuydu. Dünyaya gözlerini açtığı sırada büyükbabası Abdülmecid Efendi Halife-i Müslimin ve hanedan reisi olması hasebiyle Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet etmekteydi ve ikinci doğacak olan torunununda resmî bir yerde doğmasını arzu ettiği için Faruk Efendi ile Sabiha Sultan doğuma yakın bir zamanda ikamet ettikleri Tophane Müşiri Zeki Paşa Yalısından Dolmabahçe’ye taşınmışlardı.Ve nihayet 18 Eylül’ü 19 Eylül’e bağlayan gece Sabiha ve Faruk çiftinin ikinci kız çocukları dünyaya geldi.
Hanzade Sultan’ın ablası Neslişah Sultan kız kardeşinin doğumunu şu sözlerle anlatıyor: “Bir gece, dadımla beraber odamda idim ama sarayda bir koşuşturma vardı. Birileri gelip dadımı çağırdı, beni odada tek başıma bırakıp gitti. Meğerse, annem zor bir doğum yapıyormuş…Sonra, her taraf zifirî karanlık oldu. Bütün ışıkları yakmışlar, prizlere âletler takmışlar ve sigortalar atmış. Bizim kaldığımız odadaki prize de su ısıtmak için bir âlet takılıydı, oda karanlığa gömüldü ve korkudan perişan oldum. Ertesi gün ‘Kardeşin geldi, büyükbaban sana onu gösterecek, seni çağırtıyor’ dediler…Beni bir küçük salona götürdüler…Kapı açılınca büyükbabamı ortadaki çini sobanın yanında, ayakta dururken gördüm. Hanzade de kucağındaydı, ‘Bak güzel kızım, sana bir kardeş geldi, gelirken de bu hediyeleri getirdi. Haydi, şimdi gel de kardeşini öp’ dedi.Bir de baktım ki oda tepeleme oyuncak dolu, yani saraya âdetâ bir oyuncakçı dükkanını taşımışlar…tabiî son derecede memnum oldum ve büyükbabamın dediğini yaptım, gidip kardeşimi kucakladım…”
Tumturaklı isimlerden pek bir hoşlanan Abdülmecid Efendi ilk torununa Neslişah ismini vermişti, ikinci kız torununa ise “Hanzade” ismini uygun gördü. O sırada İtalya’nın San Remo şehrinde ikamet eden ve torunlarının “Şahbaba” diye hitap ettikleri Sultan Vahideddin ise torununa “Zehra” ismini verdi, böylece küçük sultanın adı “Zehra Hanzade” olmuş oldu.
Hanzade Sultan’ın doğumundan tam 166 gün sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Hilafeti kaldırdı ve 431 sayılı kanunla Osmanlı Hanedanının ülke sınırlarının dışına çıkarılmasına karar verildi. 5.5 aylık küçük sultan ailesiyle beraber Çatalca’dan bindikleri ekspresle Avrupa’ya doğru yola çıktı. Önlerinde vatan hasretiyle dolu elem ve keder dolu günler vardı.
Hanzade Sultan’ın teyzesi Ulviye Sultan ile kuzini Hümeyra Hanımsultan şahbabalarının yanına San Remo’ya gittiler. Sabiha Sultan ise kızları Neslişah ve Hanzade’yle beraber eşi ve kayınpederinin yanına İsviçre’nin Territet kasabasına gitti. Halife Abdülmecid Efendi’nin sürgündeki ilk durağı İsviçre’nin Territet kasabasıydı ve Grand Hotel’e yerleşmişti, ancak Cumhuriyet hükümetiyle ilgili yaptığı bazı açıklamalardan rahatsız olan tarafsız İsviçre hükümetinin baskısı ve İsviçre’nin pahalılığı nedeniyle Halife 7 ay sonra Fransa’nın Nice şehrine taşınmaya karar verdi. Nice’e avdetlerinden 1.5 yıl sonra 15 Mayıs 1926’da Neslişah’la Hanzade’nin küçük kız kardeşleri “Necla Hibetullah” dünyaya geldi. Sultanların çocuklukları ve gençliklerinin ilk dönemleri bu güzel Akdeniz şehrinde geçti. İlk eğitimlerini önce bir özel okulda sonrada bir devlet okulunda aldılar, İngilizce,Fransızca ve Almanca öğrendiler. Türkçe okuma yazmayı küçük sultanlara Naciye Sultan’ın eşi Kamil Bey (Killigil) öğretti, aynı şekilde dini eğitimlerinide evde aldılar.
Ancak kendi dillerini iyi öğrenmeleri ve unutmamaları için evde Türkçe’den başka bir dil konuşmaları yasaktı, özellikle Neslişah Sultan’ın tabiriyle çok eski kafalı olan babası Ömer Faruk Efendi evde Türkçe konuşulmasına çok dikkat ediyor ve kızların kendi aralarında başka bir lisan konuştukları duyarsa çok kızıyordu. Halife’nin çok kısıtlı bir bütçesi olduğu için küçük sultanların etekleri yırtılınca yeni etek alamayıp günlerce okula gidemedikleri günler oluyordu. 1931 senesinin Kasım ayında Halife’nin kızı Dürrüşehvar Sultan (1914-2006) Haydarabad Nizamı’nın büyük oğlu Prens Azam Jah’la evlenince aile ekonomik olarak biraz rahatladı.
1938 senesinde Faruk Efendi Avrupa’da yeni bir dünya harbi çıkacağı endişesiyle ailesiyle beraber Mısır’a taşınmaya karar verdi. Oğlu ve torunlarının Mısır’a avdet etmelerinden sonra Nice’deki monoton hayatından sıkılan Abdülmecid Efendi eşleri ve maiyetiyle beraber Paris’e taşındı. Hanzade Sultan ve ailesi önce İskenderiye’ye ordanda Kahire’ye taşındılar. İkinci Dünya Savaşı başlayınca Halife oğluna eskisi gibi para gönderemez oldu ve ekonomik olarak çok sıkıntıyı çekmeye başladılar. Bu sıkıntıdan kurtulmanın tek çaresi sultanların maddi açıdan güçlü kişilerle izdivaç etmeleriydi.
1940 senesine gelindiğinde üç kardeşten en büyükleri Neslişah 19, Hanzade 17, Necla ise 14 yaşındaydı. İlk evlenen Hanzade Sultan oldu, Mısır Hanedanından Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu Prens Muhammed İbrahim (1879-1906) ile Prenses Fazile Zübeyde’nın (1878-1900) oğulları Prens Mehmed Ali İbrahim’le (1900-1977) evlendi. Bir hafta sonrada Neslişah Sultan son Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın oğlu Prens Muhammed Abdülmünim’le (1899-1979) evlendi. Neslişah ve Hanzade artık Osmanlı prensesi unvanları dışında Mısır prensesi unvanını da taşıyorlardı.
Hanzade Sultan ve eşi Prens Mehmed Ali balayı için önce İsviçre’ye ordanda Paris’e gittiler. Çiftin ilk çocukları Prenses Fazile 1941’de ikinci çocukları Prens Ahmed Rifat ise 1942’de dünyaya geldi. Sultanların en küçüğü Necla Sultan ise ablalarından üç sene sonra 1943’de Hanzade’nin eşi Prens Mehmed Ali’nin kardeşi Prens Amr İbrahim (1903-1977) evlendi. Savaşın ardından Hanzade Sultan eşi ve çocuklarıyla beraber tekrar Kahire’ye geldi ve 1952’de Mısır’da yapılan ihtilale kadar Kahire’de yaşadılar.
1952’de askeri cuntanın Kral Faruk’u tahttan indirmesinin ardından Hanzade Sultan eşi ve çocuklarıyla beraber Paris’in şık semti Passy’e taşındı, 1953’de askeri cunta hükümetinin krallığı tamamen kaldırması ve resmen cumhuriyeti ilan etmesiyle Mısır Hanedanından olan tüm prens ve prenseslerin Mısır’daki şahsi mal ve mülklerine el konulup banka hesapları da bloke edildi, tüm mal ve mülklerine el konulurken Hanzade Sultan ve eşi Prens Mehmed Ali çocuklarıyla beraber Paris’teydiler. Mısır’daki ihtilalden sonra hanedan mensuplarının vize alıp yurt dışına çıkmalarına müsaade verilmiyordu ancak en sonunda Neslişah Sultan’a Mısır uyruklu değilde Türk uyruklu olduğu için vize verildi ve sultan çocuklarını da alıp İstanbul’a gitti. Çocuklarını ihtilal görmüş olan Mısır’a geri götürmek istemeyen Neslişah Sultan zor durumdaydı ve imdadına Paris’teki kız kardeşi Hanzade ve eniştesi Prens Mehmed Ali yetişti.
Neslişah Sultan o sıkıntılı günleri şöyle anlatıyor: “Kızım rahatsızlanmıştı, herkes bana ‘İnsan ihtilâl görmüş böyle bir memlekette çocuklarını bırakır mı ? Sen deli misin, çocukları al, buradan başka yere götür’ diyordu. Bizim o zaman Mısır’dan çıkmamız zordu. Başka bir memlekete gidebilmemiz için çıkış vizesi almamız lâzımdı ama aileye vermiyorlardı. Bazılarımız belki gidebilirdik ama hep beraber ayrılmamız imkânsızdı. Hanedan kadınlarının Türkiye’ye giriş yasağı artık kalkmıştı ve İstanbul’a serbestçe gidebilirdim. Mısır makamlarına memleketime gitmek istediğimi söyledim ve aslen Mısırlı olmadığım yani Türk doğmuş olduğum için bana çıkış vizesini vermemezlik edemediler. Müsaade çıktı ve çocuklarımla beraber İstanbul’a geldim. Kocam , mecburen Kahire’de kalmıştı…İstanbul’da bir dostumuzun evine yerleştik. Bana Mısır’dan çıkmamı telkin edenlerin hepsiyle tek tek görüştüm ama kimseden bir yardım, medet gelmedi! Birgün kızkardeşim Hanzade’nin kocası Prens Mehmed Ali, Paris’ten İstanbul’a geldi. Bana ‘Neslişah, sana çok gücendim’ dedi. ‘Çocukların için herkesle görüşmüşsün fakat beni hatırlamadın. Unutma ki ben kardeşinin kocasıyım. Şimdiye kadar iki evlâdım vardı, seninkileri de alırım, bundan sonra dört evlâdım olur’. Çocukları onunla beraber Paris’e gönderdim ve Allah rahmet eylesin, Mehmed Ali ile Hanzade her iki çocuğuma da kendi evlâtları gibi baktılar…”
Hanzade’nin kızı Prenses Fazile 1957’de Irak Kralı Faysal’la nişanlandı ancak düğünden önce 14 Temmuz 1958’de Irak’ta yapılan ihtilalde Kral Faysal öldürüldü. Prenses Fazile 57’de yaşanan hadiselerden sekiz sene sonra 1965’de Suat Hayri Ürgüplü’nün oğlu Hayri Ürgüplü’yle, Prens Ahmed ise Halid Ziya Uşaklıgil ile Yunus Nadi’nin torunları Emine Uşaklıgil ile evlendi.
Güzelliği,giyimi ve zarafetiyle Avrupa sosyetesinde herkesin hayran olduğu Hanzade Sultan kış aylarını genellikle Passy’deki evinde yaz aylarınıda Yeniköy’deki Burhanettin Sezaral Yalısı’nda ve kuzini Hümeyra Hanımsultan’ın eşi Halil Özbaş’la beraber işlettikleri Kuşadası Kısmet Otel’de geçiriyordu. 1971’de annesi Sabiha Sultan’ı 1977’de de eşi Prens Mehmed Ali İbrahim’i kaybeden Hanzade Sultan Paris-İstanbul-Kuşadası arasında kardeşleriyle beraber sessiz sakin bir hayat sürmeye devam etti.
1997’de Paris Başkonsolosluğu’nda çok fazla davetlinin olmadığı bir toplantıda imparatorluk devri ilgili şu sözleri söyledi: ”Osmanlı arşivleri dünyanın en mükemmel arşivleri, bir gün tam açılırsa dünya üzerindeki tüm tarihi kitapların atılıp yeni ve doğru tarihin yazılması gerekecektir. Ben o günü bekliyorum umarım ömrüm yetişir. Osmanlı dünyanın hem en modern hemde dini ibadetini gerçek İslam’a uygun yapan Halife’nin yönettiği imparatorluktu.”
Şahbabası Sultan Vahideddin’in bütün arşivi Hanzade Sultan’’daydı ve Murat Bardakçı’nın meşhur “Şahbaba” kitabı Hanzade Sultan’ın kendisine verdiği bu arşiv sayesinde yazıldı. Ancak güzelliği,zarafeti ve cedlerinden aldığı kuvvetle herkesin üzerinde unutulmayacak bir tesir bırakan Hanzade Sultan şahbabasının senelerce muhafaza ettiği arşivi sayesinde yazılmış olan kitabın yayımlandığını göremeden çok sevdiği annesi Sabiha Sultan’ın doğum tarihinde 19 Mart 1998’de bu fani dünyaya veda etti. Zarafetin,asaletin ve güzelliğin en yüksek mertebeleri kendisinde zuhur etmiş olan Hanzade Sultan bâkî kalan kubbede hoş bir sadâ bırakarak hepsi taht sahibi olan dedelerinin yanına dar-i bekaya hicret ettiğinde tam 74.5 yaşındaydı.
Paris’deki evinde Hakkın rahmetine kavuşan sultan efendinin muhterem naaşı bir hafta sonra İstanbul’a getirilerek 27 Mart 1998 Cuma günü Cuma namazından sonra Bebek Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Aşiyan Mezarlığında annesi Sabiha Sultan’ın yanındaki makberine tevdi edilerek ebediyete uğurlandı..
Sultan efendi, eminim gittiğiniz yerdede çok sevdiğiniz anneniz ve kardeşlerinizle beraber huzur ve mutululuk içindesinizdir. Mekanınız cennet ruhunuz şad olsun nurlar içinde yatın.
Kaynakça: M.Bardakçı, 2011: 64-257
Some images used on this blog are sourced from the internet and are assumed to be in the public domain. We make every effort to ensure proper attribution, but if you are the owner of an image and believe it has been used without proper permission, please contact us so we can give proper credit or remove the image as requested.